Arabistan (Al ahwaz)-Türk

Monday, December 20, 2004




حكومت تركى افشار شوملا اوغوللارى در عربستان ايران (خوزستان)


ايران عربيستانيندا (خوزيستاندا) شوملا افشار اوغوللارى تورك دؤلتى




AVŞARLAR:


XI. yüzyıllardan ihtibaren adından en çok söz ettiren Oğuz boylalarındır. İslamiyetten önce de seslerini duyuran bir boydur. Bugünkü İran, Türkiye, Afganistan ve Azerbaycan topraklarında azınlıklar halinde, hala bu boya mensup kabileler yaşamaktadır.

Oğuz Türklerinin 24 boyu arasında gerek sayıca gerek oynadığı tarihi rol bakımından en önemli bir aşiretin adıdır. Çevik, avı seven, canavara, kuşa hevesli anlamındaki Avşar kelimesi Anadolu’da yer adı olarak çok kullanılan bir kelimedir. Anadoluda Avşar boylarına ait XVI. yyıllarda 86 yer tesbit edilmişken 1934 yılında harita genel müdürlüğünün yaptığı ilk baskısında Türkiye haritası üzerinde Avşar adı ile on bir köy, bir dağ, bir akarsu, bir yayla tesbit edilmiştir. Daha büyük ölçekli bir haritada bu sayılar tabiki artmış olarak görülecektir.

Avşar adı, Divanül Lügat it Türk’teki 22 Oğuz boyu listesinde, Reşideddin’in eserindeki listede ve Yazıcıoğlu’nun bir çok eser, kaynak ve araştırmalarından elde ettiği geniş kapsamlı eserlerinde 9.uncu sırada adı geçerken Ebul Gazi, Fahrüddin, Mübarek Şahı’ın kendi adını taşıyan yazılı tarihinde adı geçmektedir. Adı geçen yazarlardan ilk üçü Avşar kelimesinin anlamını “işlerini çabuk yapan„ anlamında olduğunu söylerler. A. Vambeye göre ise; bir yerde “toplayıcı„ bir başka yerde “Zaptiye, mubaşir„ anlamını verir. G. Nemeth adındaki Macar asıllı tarihci yazar ise; bu kelimelerin doruluğunu ıspatlamak yerine, kelimenin bugün Kırım kazan lehcesinde “müsaade etmek, itaat etmek„ anlamına gelen «Avş» fiilinden geldiğini bunun için itaatlı demek, olduğunu iddia eder.

Ay-Doğdu bin Arslan

Büyük fetihler ve göçlerden önce, Sır -Derya bölğesi ile onun kuzeyinde yaşayan Oğuz boylarının, bir kısmı toprağa bağlanarak aynı ırmağın kıyısında şehir ve köyler kurdular. Kaşğarlı Mahmud’a göre «yatuk» adı verilen bu çifçi ve tüccar Oğuzlar’dan bir kısmı Avşarlardandı. (Türkmen’ler içinde yatuk kelimesi kullanılırdı.) X.yy. da Coğrafyacılardan El- Makdisi’nin Türk sınırında, Avşar adlı bir köyden bahsetmesi de bunun bir delilidir. Avşarların ilk göçleri hakkında fazla belirli bir bilği ve tarih yoktur yalınız XI. yyın sonunda ve XII. yyın başında Avşar’lardan olan Aksungur ve oğlu İmadeddin Zenği’nin büyük bir Avşar topluluğu ile beraber Suriyeye göç ettikleri bilinmektedir. XII. yy.ın ortalarında reisleri Ay-Doğdu bin Arslan idaresindeki bir başka büyük Avşar topluluğu Huzistan’a geldiler.

Ay - Doğdu Huzistan’ı buranın hakimi Melih Şah bin Mahmud’un ölümünden sonra, bağımsız bir hükümdar gibi idare etti. Fakat 1175 yılında ölümü üzerine çıkan karışıklıklardan sonra, buradaki Avşar soyu, ortadan kalkarken büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Sancar'a Oğuz’lar her yıl yirmi dört bin koyun yani her kabile için yüz koyun vermeye mecbur edilmişti. Çünkü Sultan Sancar’a bağlı olan 24 Oğuz boyu vardı ve muhtemel olarak bu 24 bin koyun verme mecburiyeti Oğuz boylarının sayısına göre tayin edilmişti. Avşarlar bu 24 bin içinde gerek sayıca, gerek değerce ayrı bir önem taşıyordu. Oğuz’lar bu verğinin ağırlığı yüzünden Sultan Sancar’a isyan ettiler. Bu isyanlar Sancar’ın esir edilmesine ve Selçuklu imparatorluğunun çökmesine de sebeb oldu. İşte bu büyük Oğuz isyanında Avşar’lar bölgede çok önemli rol oynadılar.

Avşar Şumla oğulları hâkimiyeti

Avşar ve Salur’ların Denş-i Kıpçak’dan yani Seyhun boylarından Huzistan ve Kuh- Gıllu’ye 1135 yıllarında Cok dağında yaşamaktaydılar. O zaman Avşarların başında Arslan Oğlu Yakub bulunuyordu ve bu Bey Huzistan’da oturuyordu. Salur Beği Mevdut oğlu Sungur ise Boz- Abanın Sultan Mesud ile yaptığı savaşta öldürülmesi üzerine Fars’a hakim olmuştu. Yakub Beğ Fars'a hakim olmak ve Sunkur’u idaresi altına almak için bir kaç defa Salur Beği üzerine yürümüşse de bozğuna uğratılmış ve 1152 yıllarında Yakub Beğ’in ölümü üzerine Huzistan’daki Avşar’ların başına Şumlu lakablı iley – Doğdu geçmiştir. ( Küş- Doğan oğlu ) Şumlu Yakub Bey zamanında Huzistan’ın ve Luristan’ın bazı yerlerini idare ediyordu.

Şumlu’ya ilk yakın olan Sultan Mesud’un beylerbeyi (Beyler beyi) olan Has Beği görüyoruz. Has Beğin hile ile 1152 yılında öldürülmesiyle, Şumla (Aydoğdu) zekası sayesinde canunu kurtarup, Huzistana geri döndü. Bu esnada burasu Selçuklu’lardan Melik Şah Muhammed’in eline geçmişti. Fakat Şumla mücadelesinden vazgeçmedi ve küçük Luristan emirlerinide hakimiyeti altına aldı.

O yıllarda Bağdad’daki Abbasi halifeliğinde gelişen bu durumdan faydalanaıp topraklarınıda genişletmek istiyordu. Zayıf bir kişiliğe sahip Melik Şah elinden Huzistan’ı almak için 1155 yılında bir ordu gönderdi. Fakat Şumla halife kuvetlerini (Receb-Eylül) ayında bozguna uğratarak kumandanlarını esir aldı. Her nedense daha sonra Şumla esirleri ve kumandanlarını Bağdad’a geri gönderip Halife’den özür diledi.

1156 yıllarında Selçuklu hükümdarı Sultan Muhammed halifeye hakimiyetini tanıtmak için Bağdat’ı kuşattığı sırada, Halife’nin kışkırtması ve tahrikleri ile Azerbaycan hakimi İl - Deniz ve diğer bazı emirler tarafından Melik Şah Sultan ilan edilmiş başşehir Hemedan ele geçirilmiştir. Bu arada Şumla’da Melih Şah taraftarı olarak Hemedan’a geldi. Bir yıl sonra Şumla’nın Halifenin emirlerinden Kaymaz’ı yenip onu Sultan Muhammede göndermesiyle halifelik Avşar beyi üzerine 1159 yılında büyük bir ordu gönderir. Fakat Şumla karşılık vermedi. Melih Şah yanına Hemedan’lı Sunkur ve Kovdan gibi büyük taraftarı olan emirleri yanına alarak Huzistan’a girdi. Şumla karşı çıkmışsa da yenilgiye uğradı. Huzistanı ele geçiren Melik Şah Fars'ı da almak için harekete geçti. (Ibn- ul - Esir Syf. 106-107) fazla dayanamıyacağını anlayan Şumla Fars hakimi Zenği gibi Melik Şahın emiri olmaya mecbur oldu.

Aynı yıllarda Selçuklu hükümdarı Sultan Muhammed’in ölümü üzerine, tahta geçmesi için Melik Şahı davet ettiler. Bunun üzerine Melik Şah yanında, Şumla ve Zenği ile Isfahan’a geldiler. Orada bazı emirlerinde katılması ile Melik Şah’ın adına hutbe okunmasını halifeden istedi. Fakat az sonra zehirlenerek öldürüldü.(Pek tabiki her zaman olduğu gibi din adına söz sahibi olan Halifenin tertip ettiği suikast sonucunda) 1160 yılında Selçuklu tahtına Aslan Şah geçti fakat bütün yetkilikiler İl-Deniz’in elinde bulunuyordu. İlk yıllar Rey hakimi emir İnanç’ın muhallefeti ile karşılaşsa da o da çok geçmeden kendisine kurulan tuzağa düşürülerek (bir suikast sonucu) ortadan kaldırıldı. Şumla Fars hakimi Salgurlu Zenği gibi Arslan Şahı tanıdı ve Melik Şahın oğlununda atabeği oldu.

1166 yılında Şumla’nın yeğeni yani Şenkâ aralarında dünürlük kurulmuş olan Basra vâlisi Menğü Bars’ı helifenin öldürtmesine kızarak Basra ve çevresi ile Vâsıt taraflarında yağmalarda bulunurdu. Bunun üzerine Vâsıt vâlisi Hutlu - Bars askerlerini toplayarak Şenkâ oğlunun karşısına çıktıysada yapılan çarpışmada bozguna uğrayıp öldürüldü. Şenka Oğlu ertesi yıl Basra taraflarını yeniden yağmaladı. Aynı yılda Şumla da harekete geçerek Bağdad yörelerinden el-Mahki’ye geldi ve Halifeden bir miktar toprak istedi. Şumla Halife’ye Sultan Arslan - Şah’ın, Melik Şah’ın oğluna Vâsıt ve Basra’yı dirlik olarak verdiğini, kendisininde bu şehzâdenin atabeği sıfatı ile harekete geçtiğini bildirdi fakat; yeğeni Kılıç’ın Halife kuvetlerine mağlup ve esir olması üzerine Şumla’da Huzistan’a döndü.

1169 yılında Fars hâkimi Salgurlu Zengî’nin askerleri Şumlayı Farsa davet ettiler. Bunun sebebi Zenğî’nin askerlerine kötü muamelede bulunmasıydı. Fars’a gelen Şumla savaşta askerlerinin hiyanetine uğrayan Zenğî’yi kolayca yendi. Zenğî, Şebânkere Kürd’lerine sığındı. Onlar Zenği’ye iyi bir konukseverlik gösterdiler. Şumla’ya gelince, halkına iyi davranmadığı gibi, yeğeni Şenkâ Oğlu da ülkeyi yağmalamıştı. Bu sebeblerden dolayı askerler onu çağırdıklarından pişman oldular. Neticede Zenğî, Şebankâre’den gelerek ülkesine tekrar hakim oldu. Büyük bir fırsatı kaçırmış olan Şumla da Huzistan’a döndü. Şumla sadece Huzistan’a değil ona komşu olan Ahvaz bölğesinide elinde tutuyordu ama bununla yetinmiyordu. Nihavend’i istemişse de maksadına nâil olamamıştı. Fakat İl - Deniz’in 1175 yılında ölümünü iyi bir fırsat sanan Şumla yeğeni Şenka - Oğlunu gönderip şehri ele geçirdi. Ertesi yılda yine Şenkâ Bağdad’a bağlı el-Mahki yöresinde bir kale inşasına başladı. Fakat Halife’nin gönderdiği kuvetlere yenilerek öldürülüp başı Bağdad’a Halife’ye götürüldü.

Yiğit bir savaşcı olan Şenkâ oğlunun ölümü üzerine Şumla kuvetli bir destekten mahrum kaldı ve bundan sonra kendiside fazla yaşamadı. 1175 - 76 yılında kendi idaresi altında olmayan Türkmenlerden bir zümrenin üzerine yürüdü. Şumla’nın maksadını önceden anlayan Türkmen’ler Atabeğ Pehlivan’dan yadım istemişlerdi. Bundan haberi olmayan Şumla hiç beklemediği halde karşısında Atabeğ Pehlivan’ın askerlerini buldu. Bazı sebeblerden dolayı Avşar beyine kızgın olan Pehlivan’ da bir askeri birlik göndermişti. Yapılan çarpışmada atılan bir okla Şumla, kardeşi ve yeğeniyle yaralı olarak esir alındı. Şumla aldığı yaradan dolayı iki gün sonra öldü.

Cesur, zeki ve dirayetli bir şahsiyet olan Şumla’nın ölümü üzerine yerine oğlu Şeref ud - din Emîrân geçti. Selçuklu hükümdarı Arslan Şahın 1177 yılında ölümü üzerine Huzistan’da Şumla’nın oğlu Şerefuddin Emîrân’ın yanında bulunan kardeşi Muhammed, saltanatı ele geçirmek maksadı ile Şumla’nın oğlunun tavsiyesine uyarak İsfahan’a gitti. Orada Kaymaz oğlu İl Kavşut ve diğer bazı emirler Muhammed’in etrafında toplandılar. Bunu haberi alan Atabeğ Pehlivan kuvetleriy le yetişerek, Muhammed’in birliklerini bozguna uğrattı. Atabeğ kuvetlerine dayanamıyan Muhammed Huzistan’a kaçtı ise de Şumla’nın oğlu, Pehlivan’da korktuğu için, onu ülkesine sokmadı. Avşar beyinin Selçuklu hükümdarı Muhammed’i ülkesi topraklarına sokmamasından memun kalan Atabeğ Cihan Pehlivan ona 1177 yılında bir ahidnâme (And yazısı) verdi.

1177 yılı Temmuz ayında düzenlenen bu ahidnâmede Atabeğ’i Ay Doğdu oğlu Emir Şerefeddin Emirân ile oğulları ve kardeşlerine şu şekilde garanti vermekteydi. Cihan Pehlivan onlara karşı çok iyi duygular beslediğini, dostlarını dost, düşmanlarınıda düşman tanıyacağını, kötü düşünce sahiplerinin onların ülkelerine saldırmalarına izin vermiyeceğini, Huzistan ve Luristan’da sahip bulundukları toprakları ve kaleler üzerindeki hak ve hukuklarını tanıdığını ifade ediyordu. Bu tarihten sonra Şumla’nın oğullarının akıbeti hakkında fazla bir bilğiye rastlanmıyor. Ondan sonraki olayların gidişatından anlaşıldığına göre, Şerefeddin Emîrân yılı bilinmeyen bir tarihte ölümünden sonra kardeşi Muzafferuddin Sü - Sıyan yerine geçti.

Siyan’ın 1194 yılında ölümü üzerine iktidar için oğulları arasında ihtilaf çıktı. Oğullarından Ali babasının izinden gidip onun yerini tutmaya çalışırken, diğer kardeşi ise Bağdad halîfesinden kardeşine karşı askeri yardım istedi. Bu istek halifenin çok hoşuna gitmişti. Çünkü halife eskiden beri Huzistanı ele geçirmek için vakit vakit bazı teşebbüslerde bulunmuş, fakat girişimlerinde başarılı olamamıştı. Bunu fırsat bilen Abbasî halîfesi en – Nâsırlı - Dinillâh veziri İbn ul - Kassab kumandasında bir ordu gönderdi. İbn ul-Kassab 1194 yılı aralık ayında Huzistan’ın başşehri olan Tuster (Şuster)’i ve bir çok kaleleri zaptettikten sonra yıllarca bölğede hüküm süren Avşar beyi Şumla’nın ailesini toplayıp Bağdad’a götürdü. Böylece Huzistan’daki Avşar Beyi Şumla’nın oğullarının hâkimiyeti dolayısı ile Avşar’ların birliği, çıkar ve taht kavğası yüzünden, Huzistan ve Luristan’da 42 kalesi ile beraber (Adlarına para kestiren kardeşin ihanetiyle) bu ülke fırsat kollayan Bağdad’daki Arap halîfesinin toprakları arasına katılmış oldu.


Home [Powered by Blogger]